16 Nisan 2008 Çarşamba

KIRMIZI TUBORG




İçki; Kimimizin derdine derman, kimimizin sevincine bahtiyar olur. Bira ickiler arasında en populeri en cok tercih edilenidir özellikle gencler arasında. Peynir, zeytin, helva, kavun gibi aperatifler gerektirmez, ufak bir cipste yanında fena olmaz hani... İnsanlar bir biradan 3 temel özellik ister bunlar: Alkol oranının yüksek olması, fiyatının cazip olması, agızdada hos bir tat bırakmasıdır. Bu da Tuborgun Kırmızı kutusunda yeterince mevcuttur. Kırmızı Tuborg gerek kutusuyla, gerek rengiyle, gerek üstündeki taç sekliyle biranın kralı benim der. Kırmızı tuborg lise yıllarında içinde votka oldugunu sandıgımız yıllar sonra ise içinde yüksek alkolun bulundugunu anladıgımız özel biradır. Kırmızı Tuborg %7.5 alkol icerir diger biraların verdigi hazzı daha az maliyet daha az şişkinlikle bize sunar. Bu yüzden Kırmızı Tuborg ögrenci birasıdır. 3 tanesi uygun 4. sü fazla 5. si ise bombadır. Lakabı katildir, en kral efesciyi 6 arkadasıyla yıkan biradır. Devamında da kırmızılım sana yandı canım, sana kırmızı cok yakısıyor gibi sarkıları söyleten 7. arkadaşından sonra ise sarkıları degistirip ''Kapına Kırmızı bir Tuborg bıraktım'' dedirten biradır. Tuborg' un Efes kadar dagıtım agının olmaması, barlarda ve biranelerde bulunmaması ise büyük bir eksikliktir.

6 Nisan 2008 Pazar

SİMİT SARAYI

Her İstanbul’ dan döndüğümde neden buraya da açılmıyor diye düşündüğüm şeylerden biridir Simit sarayı. İzmir’imiz sonunda simit sarayına kavuşmuş bi anda her yer simit sarayı istilasına uğramışken ben de topladım tası tarağı simit sarayı insanına katıldım oh ya artık simit peynir çay üçlüsü burada da bir arada üstelik Kıbrıs Şehitlerinin göbeğinde… Ama benim yadırgadığım şey simit hamurunun İstanbul simidinden hazırlanıyor olmasıydı… Yiyenler bilirler İstanbul simidi çok hamurludur ve soğuduğunda lezzetsizdir, hiçbir şeye benzemez. Halbuki burası İzmir, nerde bizim o lezzetli simitlerimiz… Burada simitler nohut unundan yapılır, kaynar sularla haşlanır ve öyle fırınlanır.
Eger ki İzmir simidinin hamurundan yapılmış olsaydı cok cok daha lezzetli olacagını düşünüyorum.
Girişimciler modern-simitçilik sektörünün kazancına aldanarak bu furuyaya eşlik ettiler ilk zamanlar. Bir çoğu el değiştirip isimlerini de değişti çoğu kez. Bunun yegane sebebi satış politikalarındaki yanlışlıklar olabilir. Müşteri beklentileri hakkında hiçbir fikri olmayan işletmeciler açtıkları post-modern simitçileri şık ve göz dolduran iç tasarımlarıyla dekore ettiler oysa İstanbul’un birçok yerinde durum daha farklı; Viran görünümlü iyi hizmet veren küçük tabureleri olan sıcak mekanlar tasarladılar.
Simit’in insanlarımızın açlıkları yatıştırmak için ceplerini üzmeden aldıkları samimi dostları olduğunu hatırlayalım. Gerek sabah kahvaltılarında gerek akşam’ın sıcak simitlerinde çok daha farklı bir ruh vardı sanki. İşte İzmir’de bunu yakalayan yerler hala ayakta.